Morgan Stanley’den Türkiye Merkez Bankası Değerlendirmesi: Faiz İndirimi İçin Asgari Ücret Zammı Bekleniyor.
Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile ilgili son analizinde, politika faizinde değişiklik beklemediğini ve bu konuda temkinli bir yaklaşım sergilediğini belirtti. Bu analizde, TCMB'nin faiz kararlarına ilişkin gelecekteki olası adımlar değerlendirilirken, özellikle ekonomik belirsizlikler göz önünde bulunduruluyor. Morgan Stanley Ekonomisti Hande Küçük’ün hazırladığı rapor, Türkiye ekonomisindeki potansiyel riskler ve faiz indirimi ihtimaline dair dikkat çeken tespitler içeriyor.
Morgan Stanley yaptığı açıklamada asgari ücret zammına dikkatleri çekti ve faiz indirimini buna bağladı.
Faiz İndirimi İçin “Temkinli” Bekleyiş
Morgan Stanley’nin Türkiye raporunda, TCMB’nin mevcut ekonomik koşulları göz önüne alarak, faiz politikasında sabırlı ve temkinli davranacağı öngörülüyor. Raporda, “Patikadaki potansiyel tümseklere” karşı dikkatli olunması gerektiği vurgulanarak, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını sabit tutacağı ifade ediliyor. Özellikle enflasyon verilerindeki olası dalgalanmaların ve önümüzdeki dönemde asgari ücret artışlarının ekonomiye etkisi gibi konuların belirsizlik yarattığına dikkat çekiliyor.
Hande Küçük tarafından kaleme alınan bu notta, enflasyonda aşağı yönlü bir sürpriz olmadığı sürece, Aralık ayında faiz indirimine gitmenin riskli olabileceği ifade ediliyor. Küçük, asgari ücret artışının etkilerinin Aralık toplantısından sonra netleşeceğine işaret ediyor. Bu da faiz indirim sürecinin beklenenden daha geç bir tarihe sarkabileceği anlamına geliyor.
2025 Yılında Faiz İndirimleri Gündeme Gelebilir
Morgan Stanley, Türkiye Merkez Bankası’nın faiz indirimi döngüsüne 2025 yılında başlamasının olası olduğunu belirtiyor. Ancak bu sürecin 2025 yılına kalmasının, geçici de olsa yüksek reel faiz oranlarına neden olabileceği belirtiliyor. Özellikle Ocak ayında maaş zamlarının ve fiyat artışlarının sınırlı etkisinin, enflasyon ve döviz kurları üzerindeki yansımalarının az olacağı öngörülüyor.
Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinin 2025 yılına kadar alışılmadık derecede yüksek reel faiz oranlarıyla karşı karşıya kalabileceği, ancak bu sürecin geçici olacağına dikkat çekiliyor. Küçük, bu durumun reel faizlerin kademeli olarak normalleşmesi ve faiz indirim sürecinin başlaması için bir zemin hazırlayabileceğini vurguluyor.
Faiz İndirimi Döngüsü İçin Yeni Bir Yol Haritası
Raporda, Hande Küçük, faiz indirim döngüsünün 2025 yılı itibarıyla başlayabileceğini ve bunun kesintisiz bir süreç olabileceğini belirtiyor. Faiz indirimi döngüsünün başlamasıyla birlikte makro ihtiyati tedbirlerin de yeniden ele alınabileceğini ve finansal koşullardaki sıkılıkların kademeli olarak ortadan kalkabileceğini ifade ediyor. Bu, ekonomik canlanma sürecini destekleyebilecek bir adım olarak görülüyor.
Ekonomist Küçük, bu gelişmelerin Türkiye’nin para politikası açısından yeni bir yol haritası olabileceğini ve faiz indirimlerinin ekonomiye kademeli bir rahatlama getirebileceğini belirtiyor. Özellikle makro ihtiyati tedbirlerin sıkı finansal koşulları hafifleteceği ve ekonomik büyümeyi destekleyeceği öngörülüyor.
Türkiye Ekonomisinde Belirsizlikler Devam Ediyor
Morgan Stanley’nin Türkiye analizinde, asgari ücret artışları ve enflasyon dinamiklerinin hala büyük belirsizlikler içerdiği vurgulanıyor. Bu nedenle, TCMB’nin faiz politikasında aceleci bir adım atmaktan kaçınacağı ve önümüzdeki dönemde daha temkinli bir strateji izleyeceği öngörülüyor.
Faiz indirimi için en uygun zamanın 2025 olabileceğini öngören Morgan Stanley, bu süreçte reel faiz oranlarının kısa vadede yüksek kalacağını ancak kademeli bir normalleşmenin mümkün olduğunu ifade ediyor. Özellikle 2025 yılında faiz indirimi döngüsünün başlamasıyla birlikte, ekonomide daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme sağlanabileceği belirtiliyor.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz kararlarında temkinli bir yaklaşım izlemesi beklenirken, 2025 yılında faiz indirimi döngüsünün başlayabileceği öngörülüyor. Morgan Stanley’nin analizinde, ekonomik belirsizliklere rağmen, makroekonomik dengenin sağlanması ve finansal koşulların iyileştirilmesi için atılacak adımların kritik önemde olduğu vurgulanıyor.